Aşk olsun babuşka!
TürkRus.Com yazarı Kaan Akoba'nın kaleminden: O, eczaneden içeri girerken ben de arabayı trafiği engellemeyecek şekilde yolun kenarına yanaştırmakla meşguldüm. Bahçelerinden getirdikleri üç beş tane meyve, sebzeyi satmaya çalışırken hem zaman geçirmek hem de belki torunları için bir hediye alacak parayı çıkartmaya çalışan babuşka'lara da engel olmamak için biraz uzakta durmama rağmen, yine de bulunduğum noktadan eczanenin kapısını görebiliyordum.
Pazar yerindeki satıcı kadınların paçalarından akan yoksunluk ve yoksullukları sanki, günlerdir durmaksızın yağan yağmurlarla harmanlanıp, mazgallardan ulaştığı Volga'nın azgın sularına karışarak, kimsenin farkına varmasına olanak bırakmadan yitip gidiyordu.
Onlar nice açlık ve savaş görmüş kuşakların hayata artık pamuk ipliğiyle bağlanmış son temsilcileri miydiler yoksa bu soğuğa rağmen evlerinden kalkıp buralara geldikleri için, aslında herkesten çok daha fazla mı hayata bağlıydılar, doğrusu bunu bilebilmek neredeyse imkansızdı.
Yola en yakın tezgahın ardında duran babuşka, saçağının altına sığındığı metal kulübenin çatısından akan suların, yaz boyunca kimbilir kaç kez doldurup boşalttığı tahta kasasının içindeki kıpkırmızı domatesleri ıslatmasından rahatsız olduğu anlaşılan yüz ifadesi ile cebinden bir bez çıkartıp onları teker teker silmeye başladı.
İstanbul'daki mahallemizin manavı biran gözümde canlandı. Diğer tüm manavlar gibi iplerini boynunun arkasında düğümleyip, dizlerinin üstüne kadar uzanan koyu mavi önlüğüne, tezgahındaki elmaları silip parlatışını ve ardından da en ön sıraya özenle yerleştirmesini hatırlayıverdim.
Süpermarketlerin önce şehirlerin belirli noktalarında ortaya çıkışı, ardından da neredeyse her sokağı parsellemeleri, sadece bakkalları değil, mahallenin abisi olan, bir zamanların veresiye defterleri kabarık kasap ve manavlarını da vurup, eski 'şöhretli' rollerini de ellerinden alıvermişti.
Hiç olmazsa, güneşin ısıtmasa da uzaktan kendisini gösterdiği 'sözde' bahar ayları ile beraber toprağa basıp, çapa yapacakları ve ektikleri tohumların ürüne dönüşmesini bekleyerek geçirebilecekleri güzel günlerin umudu, bu ayakta bile nasıl durduklarına hayret edilecek yaşlı satıcı kadınlara mutlaka ayrı bir yaşama sevinci veriyor olmalıydı.
Ununu eleyip, eleğini duvara asmış ve ölümü bekleyen yalnız, hastalıklı insanlar olmaktansa, toprak kokusu muhakkak kendilerine iyi geliyordu yoksa sabahın köründen akşama dek buralarda aç susuz durmak için gerekli gücü nereden bulabilirlerdi?
İrice bir domatesi elindeki bez ile silerken birden gözü bir şeye takılıverdi. Şöyle kafasını biraz ürkek hareketlerle ama hızla sağa sola çevirip, kendisini izleyen birilerinin olup olmadığını kontrol ettikten sonra, büyük nasırlı ellerinin artık zorlukla kullanabildiği parmaklarından bir tanesi ile sanki domatesin üzerinden bir şeyi kazıyıp yere attığını sisler içerisinde görür gibi oldum.
Bir kadını beklemenin çok zevkli ve heyecan verici olduğunu söyleyecek bir erkek, sanırım dünyada çok sık rastlanır bir şey olmasa gerek. O'nun eczaneden çıkması uzadıkça benim de sıkıntım katlanarak artıyordu.
Sonra biran için yağmurun dinmesini de fırsat bilerek, mis gibi koktuğundan ve tam da bana çocukluğumda yediklerimi hatırlatacağından emin olduğum domateslerden alıp, biraz da yaşlı kadının aslında en çok ihtiyaç duyduğuna çoktan karar vermiş olduğum bir kaç kelime de olsa sohbeti gerçekleştirebilmek için, arabadan indim.
Babuşka, kendisine doğru yöneldiğimi görünce, günün son satışını yapıp, artık hazır yağmur da durmuşken troleybüse atlayıp evine gidebilecek olmanın heyacanı ile gülümsemeye mi başladı yoksa bana mı öyle geldi doğrusu şimdi tam olarak hatırlayamıyorum.
Defalarca kullanıldığı çok belli olan siyah renkli naylon bir poşete doldurduğu domatesleri hızla tartıverdi. Süpermarketlerden aldığımız ve ne idüğü belirsiz, kimbilir genetiği ile ne kadar çok oynanmış hormonlu ürünlerin iki katı fiyatına da olsa, insanın birazcık bile parası varsa her zaman mutlaka sağlıklı yiyecekleri tercih etmeli diye düşünerek parayı uzattım.
Babuşka o tatlı gülüşü ve titreyen elleri ile bir yandan poşeti uzatıp diğer yandan da para üstü olarak metal bozuklukları avucuma sayarken bir tanesi yere düşüverdi.
Eğilip ayaklarımın tam dibinde duran parayı alıyordum ki babuşka'nın biraz önce domatesin üzerinden sıyırıp yere attığı ama ne olduğunu uzaktan çözemediğim şeyin hemen karşımda durduğunu gördüm.
Minik bir etiket, '........ Tarım Ürünleri - Made in Türkiye'
akoba66@yahoo.com
13/9/2013
Реклама