Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
YAZARLAR

Ankara Ankara duy sesimizi! AB askıda, Rusya ütü masasında...


Sahi ne oldu AB maceramız? Askıya mı almışlar bizi, asmışlar mı? Üç vakte kadar umut var mı, peki B planı var mı? Vallahi derdim ‘çukur edebiyatı’ yapmak değil; burada sorulanları size aktarıyorum. Ne cevap verelim sahi? Memleket sırat köprüsünde, Ortadoğu’ya yüzümüzü dönmemek için, yüzsüzlük edip Avrupa’nın dış kapısının tokmağına yapıştığımızı mı anlatalım? Seksen küsur senede alnımızın akıyla, bileğimizin hakkıyla kendimize medeni bir dünya yaratamadığımız için medeniyeti el kapısında aradığımızı mı söyleyelim? Vatandaşımız hak ettiği halde veremediklerimizi, Avrupalılar sopayla dayatarak yaptırdığı için AB çıkmazında boynu bükük, burnu sürtük yürüyoruz mu diyeyim? ‘Başka bir yol olabilir mi?’ diye kafa yormak, stratejiler, alternatifler üretmek zahmetli olduğu için işin kolayına kaçıyoruz ve kırk yıldır aynı sakızi çiğniyoruz diye dert mi yanalım? Yoksa “Kendileri kaybedecek!” diye kuyruğu dikip efelenelim mi?

Mevzu AB olduğunda, çook uzaktan bakan bizler bile bu kadar bezgin iken, siz memlekette ne haldesiniz acep? En büyük hüzün kaynağı, başımızı devekuşu gibi AB kumuna sokmuş olmamız, “ısterim de isterim” diye salya sümük ağlamamız, yollarda hep stepnesiz kalmamız, “AB olmazsa ıran oluruz” korkusuyla yamanacak yer aramamız, bölünmüş kamplarda her gün daha yüksek duvarlar örüp birbirlerine diş bileyen insanlarımızla bir kıyamete uygun adım yürümemiz...

Oysa her şey o kadar kötü mü? Ne petrolü ne gazı varken, mecbur olduğu için çalışıp üreten bir ülke, son 20 yıldır artık dünya pazarlarına çıkmayı da, malını ve emeğini satmayı da öğrenmiş durumda. Rusya’dan Orta Asya’ya, Afrika’dan Orta Avrupa’ya inşaatlarıyla, fabrikalarıyla, markalarıyla, işçileri ve işverenleri ile Türkler zaten dünyayı fethediyor. ‘Kapıkule’den ötesi’ edebiyatının tabutu çoktan çivilenmiş. Devlet, milletin önüne düşen, yol açan öncü güç olmalı hesapta. Ama bizde vatandaş devlete tur bindirmiş, hele de içerideki zincirleri kırıp dünyaya kapağı atınca gücünün farkına varmış, gaza basmış gidiyor. Memlekette bu dinamizme güven, bu yaratacılığa imkan olmadığı için herkes dışarı kapağı atmanın peşinde. Okun yaya, “Senin götürdüğün, benim özgürlüğümdür” dediği gibi, gidenler aslında Türkiye’nin çok şeyini alıp götürüyor. Ama memleketin karamsarlığı ve iş yaptırmaz ortamından kaçmaktan başka çare kalmıyor çoğu kez...

Aslında her şey ne siyah ne de beyaz. Sözü getireceğim yer yine Rusya, yine Avrasya, yine ‘bugüne’ değil, hiç değilse ‘çeyrek asır sonrasına’ bakma dileği. Dünya değişiyor, Türkler değişiyor, Ankara değişmiyor. Rusya’nın, Çin’in yükselişe, ABD ve AB’nin inişe geçtiği bir çağın kapısındayız. Biz yine tam ortadayız. Bugün artık Atatürk’ün ‘medeni değerleri’ için yüzünü çevirdiği Batı değil, vaktiyle Sovyetlerin şerrinden kaçıp can havliyle sığındığımız, o gerekçesi de kalmamış, bozulmuş bir Batı var. Ne o eski ‘dostlar’, ne o eski ‘düşmanlar’ var. Tablo değişiyor. Biz iki tarafa da bakalım, menfaatimizi gözetelim, taşları yerine doğru koyalım diyoruz. “AB’ye harcadığınız enerjinin bir parçasını Rusya’ya, Avrasya’ya harcayın” derken muradımız bu. En azından ‘Bunu oynayın, AB’ye karşı elinizi güçlendirin” diyoruz. “AB’nin iki sorunlu muhatabı Türkiye ve Rusya” yorumlarından strateji çıkarın diyoruz. Çünkü konu ‘demokrasiden uzaklaşan Rusya’ya yaklaşmanın sakıncaları’ ve ‘Batı değerlerinin temsilcisi AB’ye yakın durmanın’ yararları değil. Rejimlerin, din ya da ırk kardeşliğinin geçer akçe olmadığını, sırf eski Sovyet coğrafyasında birbirini bir kaşık suda boğacak din ve ırk kardeşlerine baksak bile anlarız.

ışin iki ayağı var: ekonomik ve politik. Ekonomik olarak Rusya, Türkiye’nin çok ekmek yiyebileceği dev bir potansiyel. AB’nin aksine, işlenmemiş bir pazar. Hem Rusya’da yaptığımız, yapabileceğimiz işler; hem Türkiye’de enerji nakil hatlarıyla, Rus özel sermayesiyle yaratılacak katma değer var. Politik tarafa gelince: Türkiye AB kapısında aradığı medeniyet projesini eninde sonunda dönüp kendi içinden çıkarmak zorunda kalacak. Bu sorun, ne AB, ne ABD, ne Rusya kapısında çözülür. Muhtaç olunan kudretin adresi belli. Ama ekonomik sorununu çözen ülke, ötekini de daha kolay halleder. ışte ekonominin anahtarı Rusya’da. Politik olarak da yeni yüzyılın hangi stratejik taşları oynatacağı belli değil zaten.

Ey Ankara’nın efendileri! Ey ekonominin ‘ufuk sahibi’ kumandanları! Rusya’ya fuar açmaktan daha mühim işler için, mesela büyük Rus sermayesine esaslı bir Türkiye sunuşu yapmak (yoksa road show mu diyorsunuz?), Rusların enerji projelerinin karşısına heyecan verici yeni projeler katmak için ne zaman geleceksiniz? Son zamanda ilgisizlikten ‘kırışmaya’ başlayan ilişkilere bir ütü yapma zamanı gelmedi mi? Ey memleketin münevverleri! Biz “AB iyi güzel ama Rusya’ya, Avrasya’ya da şefkat gösterilsin” dediğimizde, sanki F.Bahçeli taraftara “Gel seni G.Saray’lı yapalım” demişizcesine duygusal tepkiler göstermekten vazgeçin artık. Orhan Pamuk’un frakını tartıştığınız kadar bu mevzuya kafa yorun ne olur!

Siz siz olun, Arbat Sokağı’ndan geçerken uzatılan mikrofona konuşan kızcağızın sözünü unutmayın. Gerçi ömrümüz oldukça, biz unutsak da, hayat bize dönüp dönüp hatırlatacak galiba...

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Hayatınız ve işiniz için 2023'e kıyasla genel 2024 beklentiniz nedir?



©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама