Moskovski Komsomolets gazetesi yazarı Ekaterina Sajneva, Putin ile Şi'nin gündeme damgasını vuran "uzun yaşam ve ölümsüzlük" sohbetini değerlendirdiği bir makale kaleme aldı:
Putin ile Şi Cinping görüşmesinde ölümsüzlük ve en az 150 yıla uzanan sonsuz yaşam konuları gündeme geldi. Ancak sıradan insanların yaşam beklentisinin artış hızı şimdiden yarı yarıya azalmış durumda. Belki güçlüler dünyası böyle bir ihtimali ciddiye alabilir. Oysa dimdik ayakta duran İngiltere Kraliçesi bile üç yıl önce, 8 Eylül 2022’de vefat ederek “yalnızca” 96 yaşına kadar yaşayabildi. 76 yaşındaki oğlu Kral III. Charles ise bütün hastalıkları ve kanserine rağmen gelecekte uzun ömürlü biri gibi görünmüyor.
Organ nakli, klonlama, bilincin dijitalleştirilmesi ve diğer transhümanist yöntemler gelecekte muhtemelen seçilmiş milyarderler ve aristokratlar için ulaşılabilir hale gelecek. Ancak sürekli organ nakli yaparak varoluşu uzatmak doğal bir yol sayılamaz. Herkes yaşamak ister; bazen ne pahasına olursa olsun, hatta sevdiklerinin ölümü pahasına bile. Bu arada, en zengin ülkelerde bile sıradan insanların yaşam beklentisinin artış hızı yarıya düşmüş durumda.
Bilim insanlarının yaptığı analizlere göre, 1870’lerin sonlarından 1940’ların başlarına kadar yüksek gelirli ülkelerde ortalama yaşam süresi kesintisiz artmış, her nesil bir öncekinden yaklaşık altı ay daha uzun yaşamıştı. Şimdi bu eğilim tersine dönüyor. 23 gelişmiş ülkenin Human Mortality Database verilerini inceleyen araştırmacılar, 1939–2000 arasında doğan nesiller için gelecekteki yaşam beklentisini modelledi. Sonuçlara göre artış hızı neredeyse yarı yarıya düşecek. Bu, insanlığın bir bütün olarak sınırına mı ulaştığını gösteriyor?
Uzmanlar, farklı tahmin yöntemleriyle, bugün yaşayanların uzun ömür kazanımlarının çok daha yavaş olacağı sonucuna vardı. 1930 öncesinde doğanlar için gerçek veriler kullanılırken, daha sonraki kuşaklar için altı farklı model oluşturuldu. Ortaya çıkan tablo şu: 20. yüzyıl başında doğan her nesil ortalama altı ay daha uzun yaşamışken, 1939’dan sonra doğanlar için artış yalnızca 0,2–0,3 yıl seviyesinde. Yani bugünkü kuşaklardan hiçbiri ortalama yaşam süresi 100 yıla ulaşamayacak, 150 yıldan söz etmeye gerek bile yok. Oysa birkaç on yıl önce insanlığa ortalama 120 yıllık “verimli bir yaşlılık” vaat edilmişti.
Araştırmacılar artışları yaş gruplarına ayırdığında nedenler daha da netleşti. Yaşam süresindeki büyük sıçrama, küçük çocuklar ve ergenlerdeki ölüm oranlarının düşmesinden kaynaklanmıştı. “Bugünkü yavaşlamanın başlıca nedeni, 5 yaş altı çocuk ölümlerinin minimuma inmiş olmasıdır” deniliyor raporda. Bu alanda daha fazla ilerleme neredeyse imkânsız. Günümüzde uzun ve mutlu yaşamanın olasılığı başka nedenlere bağlı; ama bunun için çoğu zaman ciddi bir maddi imkân gerekiyor. Yeni ilaçlar ve biyoteknolojiler, ödeme gücü olan bireylere yıllar kazandırabilir, fakat bütün toplum için eski hızda bir artış sağlamak artık mümkün değil. Bilim insanları, yaşam süresini yeniden yükseltmek için özellikle orta ve ileri yaşlarda ömrün ve üretkenliğin uzatılması gerektiğini, bunun da sağlıkta yeni stratejiler –örneğin erken ölümleri önleyen faktörlere yoğunlaşmak– sayesinde mümkün olabileceğini belirtiyor.
Filozof, yazar ve yapay zekâ araştırmacısı İgor Şnurenko ise konuyu farklı bir açıdan değerlendiriyor:
“Putin ve Şi, Şanghay İşbirliği Örgütü’nde yaşamı neredeyse sonsuza dek uzatmanın yolları olarak dijital ölümsüzlük ve organ naklini tartıştılar. Günümüzde bilim, insan bilincini yalnızca beynin ürettiği elektromanyetik impulslar olarak görüyor. Dijital ölümsüzlük fikri de, ölümden sonra bilincin bir ortama kaydedilebileceği varsayımına dayanıyor. İktidardaki pek çok kişi, yalnızca bilincin değil, onun türevleri olan irade ve özgürlüğün de birer yanılsama olduğuna inanıyor. Ben bu yaklaşımı yanlış ve kanıtlanamaz buluyorum; henüz anlayamadığımız şeyleri inkâr ediyoruz.”
Şnurenko’ya göre bu bakış açısının yanlışlığı, liderlerin henüz kendi yaşamlarını sonlandırıp dijital varlığa dönüşmeye cesaret edememesinde gizli:
“Ama sıradan insanın zamanla devasa bir sinir ağının nöronu haline gelmesi için süper bilgisayarlar inşa ediyorlar. Yetkililerden, güvenlik güçlerinden, profesyonellerden oluşan bir sinir ağı yeniden yaratılıyor ve her unsur, bilinçsiz, özgür iradesiz, sadece dürtülere cevap veren yapay bir nöron gibi davranmalı. ŞİÖ belgelerinde ‘dijital devlet’ kavramı defalarca geçiyor. Devlet, politikacılar için bireyden daha canlı bir varlık olarak sunuluyor. Bu yaklaşım, 20. yüzyılda yaşananlardan çok daha büyük çalkantılara yol açabilir.”
6.9.2025