Japon bilim insanlarının yürüttüğü yeni bir çalışma, kefirde bulunan bazı bakterilerin bağışıklık sistemindeki yaşlanma sürecini yavaşlatabileceğini ortaya koyarak bu sade içeceği yeniden bilimsel ilginin odağına yerleştirdi.
Yaşlı fareler üzerinde yapılan deneylerde, kefirden izole edilen özel bir bakterinin karaciğeri tedavi ettiği, hücresel iltihap düzeylerini düşürdüğü ve yaşlanma göstergesi proteinlerin miktarını azaltabildiği görüldü.
Bu sonuçlar, kuşaklar boyunca sezgisel bir güvenle tüketilen içeceğin sanıldığından daha güçlü biyolojik özelliklere sahip olduğunu gösteriyor.
Rusya’da uzun yıllar boyunca sıradan bir “büyükanne tavsiyesi” olarak görülen kefir, aslında dünyanın en karmaşık fermente ürünlerinden biri. Kefiri oluşturan kefir taneleri, bakteriler ve mayalardan oluşan bir simbiyotik yapı ve bugüne kadar hiçbir laboratuvar bu yapıyı sıfırdan üretmeyi başaramadı.
Rusya’daki üreticiler hâlâ yüzyılı aşkın süre önce elde edilen ilk kültürlerin devamını kullanıyor. Üstelik Rusya’da üretilen geleneksel kefir, birçok ülkede “kefir” adıyla satılan basit fermente süt ürünlerinden farklı olarak hem laktik asit hem maya fermantasyonundan geçiyor. Bu nedenle hafif gazlanabiliyor, tadı zamanla değişebiliyor ve çok düşük doğal alkol içeriğine sahip olabiliyor. Bu biyolojik canlılık, bağışıklık sistemi üzerinde etkili olabilen bakteriler için eşsiz bir ortam yaratıyor.
Sağlıklı yaşlanma ve mikrobiyom üzerine yapılan araştırmalar arttıkça kefir yeniden keşfediliyor. Bir dönem sanatoryumların, hastanelerin ve okul mutfaklarının sıradan içeceği olan kefirin tarifinin onlarca yıl boyunca değişmemiş olması, bugün avantajına dönüşmüş durumda. Tatlandırılmamış, basit ve canlı formu korunmuş bir ürün, modern besin takviyelerinin ilham kaynaklarından biri haline geliyor.