Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
YAZARLAR

“Beyaz Ev'den Gezi Parkı'na...”

Türkrus.Com yazarı İsmail Boy'un yazısı: “Siyças vayna idiot tam" dedi süpermarketteki yaşlı babuşka. Yani "Şimdi sizin orası savaş alanı gibidir". Moskova’daki Elisevsky mağazasının kasasındaki hanım teyze benim Türk olduğumu öğrenince böyle bir tepki verdi.

Belli ki o da Türkiye'nin son zamanlarındaki ekonomik başarısını, Antalya’nın cazibesiyle birleştirdiğinde her Rus insanının kafasındaki resme uygun düşmeyen bu duruma üzülüyordu. Oysa bir zamanlar kendileri de sokağa dökülerek koskoca bir süper gücü devirmişlerdi. Dilimin ucuna kadar gelen sözcükleri söylemeye kalkışsam, arkamda sırada bekleyen insanlara saygısızlık etmiş olacaktım, içimde kalmasın bari Moskova’da olanları burada sizinle paylaşmaya çalışayım.

Uluslararası bir firmada yöneticilik yapıyordum. 1988'den beri SSCB ile iş yapıyorduk ve Moskova’daki meşhur "Mejdunarodnaya" (ınternational) otelin bir bölümünde rezidans-ofisimiz vardı. Çok sık olmasa da yılda birkaç kez iş için gittiğim bu ofiste, İsviçre’den gelen yöneticilerle sürekli kalan iki Rus elemanımız bulunuyordu.

Güzel bir 1991 yaz sabahı, günlerden pazartesi. Haftaya başlarken ilk iş Moskova ofisi aradım, sekreter SSCB’de bazı gariplikler olduğunu, ofisimizin hemen yanıbaşında bulunan "Beyaz Ev" Rusya Federasyonu Parlamento binasında hareketler olduğunu, SSCB Devlet başkanı Gorbaçov'un da Kırım'da tatildeyken tutuklandığını ve idareyi aralarında ordudan birkaç generalin de bulunduğu bir heyetin ele aldığını bildirdi. Şaşırdım, bu bir darbe idi ama nasıl bir darbeydi ki milletlerarası telefon görüşmeleri kesilmemişti... Sekreterimizden Şeremetyevo 2 Moskova Havaalanı'nın çalışıp çalışmadığını öğrenmesini istedim. 5 dakika sonra beni arayıp uçuşların normal devam ettiğini söyleyince hemen bir Aeroflot uçak bileti ayarlayıp Moskova'ya uçtum (yıllık çok giriş-çıkış vizem vardı). Uçaktan indim, etrafta olağanüstü bir durum yoktu, her yer gayet sakindi ama ofise gelirken yolda "Beyaz Ev''in etrafındaki barikatları gördüm. Yeltsin ve bir avuç genç Rus insanı SSCB’nin yaptığı bu tuhaf darbeye karşı çıkmıştı. Ertesi sabah Yeltsin'i meşhur eden tankın üzerine çıkıp yaptığı tarihi konuşmaya canlı şahit oldum. Ofisimizin hemen karşısında CNN International'in ofisi vardı ve 24 saat canlı yayın yapıyordu. Hiç bir Sovyet yetkili de kalkıp "Batı Dünyası SSCB’yı yıkmak istiyor, batı medyası yalan haber yapıyor" diye bir şey söylemedi. Konuştuğum Ruslar aynen şunu ifade ediyordu:

"Biz Ruslar için para, pul, zenginlik v.s önemli değildir. Bizim kültürümüzde kuru ekmek ve tuz ile yaşamak da var ama biz son yıllarda dünyanın nasıl olduğunu öğrendik. Neden bizim hayatınız da sizinki gibi değil? Neden biz de sizin gibi yaşamıyoruz? Neden rahatça gezip, yurt dışına seyahat edemiyoruz? Neden kendi ülkemizde bile bir yerden bir yere giderken bile yetkililerden izin almak zorunda kalıyoruz? Neden fikirlerimizi açıkça beyan edemiyoruz? Ve Neden Komünist Parti'ye üye olmayanların hayatları cehennem hayatına çevriliyor? işte Rus insanı bu "Neden" ile başlayan sorularına cevap alabilmek için 22 yıl önce 74 yıllık bir “Super Dev” ülkeyi yerle bir etti.

Gelelim Taksim, Gezi Parkı protestolarına. Bizim insanımız da BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’liğinde, tankın üzerine çıkmasa bile belediyenin grayderinin önünde durup genç Türk insanının rahatsızlık duyduğu konuları haykırmaya başladı. işte Elisevsky mağazanın kasasındaki yaşlı babuşkaya bunları söylemek istiyordum ama olmadı, söyleyemedim.

Her ülkenin kendi dinamikleri içinde değişik talepleri vardır ama hepsinin ortak noktası, aynı yer küreyi paylaşıyor olmalarıdır. Günümüz teknolojileri ile dünya artık küçük bir köy gibi oldu ve İnsanlar birbiriyle kolayca iletişim kurup, ucuz seyahat imkânları ile gezip, dünyanın diğer köşelerindekilerin nasıl yaşadıklarını öğrenebiliyor. O nedenle artık hiçbir güç, hiçbir otorite, halkına, nasıl yaşaması gerektiğini empoze edemez. İnsanoğlu kendisinin dünyaya gelişini kontrol edemese de kendi yaşam biçimini kontrol edebilmeli, başkalarının hakkına tecavüz etmeden istediği şekilde yaşamak hakkına sahip olabilmelidir.

22 yıl önce dünyaya kapalı bir ülkede, sınırlı iletişim araçlarıyla toplanıp, protestolarla kendi isteklerini SSCB gibi otoriter bir devleti yıkarak gerçekleştiren bir toplum örneği önümüzde duruyor. Günümüzde modern iletişim araçlarıyla bir anda onbinlerce insan toplanabilmekte, ister çevrecilik, ister yaşam biçimlerine müdahale veya başka ortak konularda hep birlikte hareket ederek, taleplerini yetkili organlara sunup, gerçekleşmemesi durumunda da protstolarını yapabilmektedirler.

Günümüz iletişiminde, geçmişte uygulanan yukarıdan aşağıya merkezi emir komuta ile idare sistemi olarak bilinen “otoriter yönetim” geride kalmış, onun yerini iki yönlü simetrik komünikasyon denilen “demokratik iletişim” almıştır.

Konuşmanın ve dinlemenin dışında bir çözüm arayışı , karşılıklı güç gösterisine döner ki, o durum her iki taraf için de istenmeyen sonuçlar doğurur. Atalarımız ne güzel demiştir: “Öfke ile kalkan zarar ile oturur.”

24.6.2013

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Hayatınız ve işiniz için 2023'e kıyasla genel 2024 beklentiniz nedir?
©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама