Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
YAZARLAR

Cambridge Beşlisi: Yolun sonu...

Onların öyküsü, Batı’da büyük ekonomik çöküşle birlikte demokrasiye ve liberal sisteme güvenin sarsıldığı, Avrupa’da diktatörlüklerin yükselmeye başladığı 1930’larda başlıyor.

Onlar, ıngiliz seçkinlerinin dünyasında geleceği parlak dört gençti: Harold Kim Philby, Donald Maclean, Guy Burgess, Anthony Blunt...  Cambridge’te, ünlü Trinity College’de öğrenciydiler. Faşizmin önünü kesecek tek güç olarak komünizmi görüyor, Moskova’ya sempati duyuyorlardı. Onları yakınlaştıran bir başka nokta, eşcinsel tercihleriydi.

1934’te öykümüz başladı. ıngiliz Komünist Partisi’ne katılamaya niyetlenirken, daha etkili bir yol önerildi onlara: KGB’ye çalışmak! Moskova’dakiler, çengel attıkları bu parlak çocukların ıngiliz devletinde çok yükseleceğini düşünüyor ve geleceğe de yatırım yapıyordu. Yanılmadılar. Hiçbiri sıradan casus olmadı. En tepelerde dolaştılar. Karda yürüyüp izlerini belli etmediler. Son olarak onlara, varlığı 1995’te bir Sovyet casusunun itiraflarıyla kanıtlanan beşinci isim John Cairncross da eklendi ve “beşli” tamamlandı

2. Dünya Savaşı döneminde kariyer tablosu şöyleydi: Meclean  (Kod adı: Homer) Dışişleri’nde parlak bir diplomattı. Burgess (Kod adı: Hicks) etkili bir politikacıydı. Sanat tarihi profesörü olan, ileriki yıllarda Karliçe’ye sanat danışmanlığı bile yapan Blunt (Kod adı: Johnson) MI5’te subaydı ve Alman istihbarat bilgileri de elinden geçiyordu. John Cairncross (Kod adı: Listz) , SSCB’ye nükleer sırları sağlayan bir M5 ajanıydı. Ve en önemlisi, grubun lideri Kim Philby (Stanley), dış istihbarat servisi MI6’da Anti-Sovyet dairesinin başına getirildi! Sovyetleri hedef alan karşı casusuluk faaliyetlerini bir Sovyet casusu yönetiyordu ve kimse bundan kuşkulanmadı. (Sadece Ruslar kuşkulandı!) Londra, ciğeri kediye emanet ettiğini bilmiyordu. Ve beşi de Moskova’ya tüm gizli bilgileri yağdırmaya devam ediyordu. MI6’nın tüm gizli operasyonları fiyaskoyla bitiyordu.

Sonra “Soğuk Savaş” yılları başladı. “Cambridge Beşlisi”nin parlak yılları devam etti. Philby, 1947’de bir süre ıstanbul’da da istasyon şefliği yaptıktan sonra, Washington’da CIA ile isthbarat havuzuna sahip ofisde, suyun başında ıngilizlerin yetkili subayı oldu. Mclean yine Washington Büyükelçiliği’nde, atom bombası sırlarına ulaşabileceği 1. sekreterelik makamındaydı. Burgess dışişleri bakanlığı haber merkezindeydi. KGB’ye, en kritik yıllarda, muazzam bir istihbarat çeşmesi oluk oluk akıyordu. Ama Moskova’ya bakınca manzara başkaydı:

Philby ve ekibinden öylesine önemli bilgiler yağıyordu ki, başından itibaren Stalin ortada bir bit yeniği olduğuna ve “ikili oyun” oynandığına inanmıştı. Moskova, “Bizi yanıltmaya çalışıyorlar. ıngilizler, solcu geçmiş belli olan bu adamları bu kadar önemli görevlerde tutacak kadar aptal mı? Dezenformasyon yapıyorlar Onlara güvenmeyelim” diye düşündü. Bilgilere kuşkuyla bakıldı. Bu, Ruslar için çok ama çok büyük kayıptı. “Cambridge Beşlisi”, dünyanın kaderini değiştirecek sırları Moskova’ya yağdırmaktaydı. Belki o gün bilgilere güvenilse ve ona göre adımlar atılsa bugün dünyanın kaderi başka türlü olabilirdi, kim bilir? Pek çok “Soğuk Savaş” tarihçisi, Yugoslavya ve Doğu Avrupa’da  Sovyet hakimiyetinde en önemli rollerden birini “Cambridge Beşlisi”nin oynadığını kabul ediyor.

ıngiliz istihbaratı kıvranıp duruyordu. Ve ipin ucu 1951’de nihayet yakalandı. CIA’nin kod çözücüleri, bir mesajı deşifre etti. Maclean ve Burgess yolun sonuna geldiklerini anlayıp kaçtı, Moskova’ya sığındı. ıngilizler içeride korkunç bir casusu avı başlattı. ış, eşcinsel casusların kovulmasına kadar vardı. Oklar, iki ajanın en yakın dostu olan Philby’e çevrildi. “Esas ajan” ustura ağzındaydı ama sıyrılmayı başardı. Hatta yükseldi! Tam 12 yıl daha, tüm kuşkulu gözler kendine çevrilmişken Moskova’ya çalışmaya devam etti. Ve 1963’te çember iyice daralınca o da Moskova’ya kaçırıldı. SSCB’ye sığınan üç casus da orada öldü. Dördüncü isim Brunt paçayı ucuz kurtaranlardandı.

ışte gazetelerde “Anthony Brunt’ın anıları ölümünden 25 yıl sonra yayınlandı, ‘Hayatımın en büyük yanlışlarından biri ülkeme ihanet etmek ve Sovyetler için çalışmaktı’ diyor” haberlerini görünce “Cambridge Beşlisi”nin defterinin tozunu silkelemek geldi içimden. Brunt, beşlinin itirafları karşılığında affedilen ve ülkesinde ölen tek üyesiydi. Varlığı tartışmalı olan beşinci üye John Cairncross de, 1995’te Güney Fransa’da emekli hayatı yaşarken öldü.

Kendi ülkelerinde “hain” olarak mahkum edildiler, Sovyet topraklarında “Kendi ülkesine ihanet ettiler” diye ihtiyatla karşılandılar. Ve birer birer silinip gittiler. Bıraktıkları iz, romanlarda ve filmlerde bazen sıfırla çarpılan hayatlar, bazen gözüpek kahramanlıklar, ama çokça pişmanlıklar oldu.... Böylece “Cambridge Beşlisi”nin defteri kapandı.

NOT: Benimkisi yavan oldu, biliyorum. Bize bu öyküleri Nevizade akşamlarında anlatan, Le Carre’yi sevdiren sevgili dostum, gazeteci Necdet Saraç’tan dinlemek vardı tabii ki. Sanki yanlarındaymış gibi anlatırdı her detayını. Onu da kaybedeli tam yedi yıl olmuş. Ne çok özlemişim...

26/7/2009

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Hayatınız ve işiniz için 2023'e kıyasla genel 2024 beklentiniz nedir?
©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама