Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
BAŞARI ÖYKÜLERİ

Kaan Akoba'yı okurlarımıza takdimimizdir: Rusya’nın taşrasında bir Türk aydını

New York’tan Çeboksarı’ya… Banka müfettişliğinden tekstil tüccarlığına… Keyifli Rusya makalelerinden Puşkin masalı çevirisine…  Rusya’nın Volga kıyısından unutulmuş sakin bir şehrini memleket yapan genç bir Türk aydını, Kaan Akoba, Kompas-Pusula'nın son sayısının  konuğu oldu. Akoba, son olarak Puşkin’in muhteşem eseri “Balıkçı ve Balık Hakkında Bir Masal”ı Türkçeye çevirdi. İşte bu röportaj size Kaan Akoba’yı takdimimizdir:

Özellikle Turkrus.Com'daki yazılarınız büyük beğeni topladı. Okurlar soruyor "Kimdir Kaan Akoba?" diye…  Sizi hangi rüzgar buraya attı?

Memur bir ailenin, kırklı yaşlarını süren tek çocuğuyum. Kendimi İstanbullu olarak tanımlayabilirim. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni bitirdim. Davranış Bilimleri dalında yüksek lisans için Amerika'ya gittim, ama en iyi davranışın dört duvar arasında teoriye boğulmak yerine, New York'u ve sokaklarını bilmek olduğuna karar vererek, bir süre  'bohem' bir hayat yaşamayı tercih ettim.

Türkiye'ye dönüp askerlik yaptıktan sonra, Şişecam'da yurtdışı satış temsilcisi olarak işe başladım. Dört yıl sonra, Garanti Bankası Teftiş Kurulu ile finans sektörüne geçtim. Sonra farklı bankalarda çalıştım.  Sonunda krizler gelip de sektörün tadı tuzu kalmayınca, bir çocukluk arkadaşımın Rusya'da önerdiği iş teklifini kabul ettim. Türkiye'deki fabrikalarında üretilen pamuklara alıcı bulmak üzere Moskova'ya geldim. 

Şu anda hala o günkü 'cahil' cesaretime şaşarım. Tek kelime Rusça bilmeden, Rusya'yı hiçbir şekilde tanımadan ve en önemlisi de satmam gereken mal ile ilgili en ufacık bir bilgiye bile sahip değilken bir yola çıkmıştım. Aradan altı yedi ay geçtikten sonra Moskova’ya kısmen alışmış ve derdimi anlatabilecek kadar da Rusça öğrenmiştim. Bir gün hayatımın rotasını değiştiren bir olay oldu: 

Yılbaşını şirket çalışanlarından birisinin Mari El Cumhuriyeti'ndeki evinde geçirmek üzere yola çıktık.  Yolda şu anda artık on yıldan fazladır yaşamakta olduğum Çeboksarı'dan geçerken şehre hayran kaldım. Küçük, sakin, temiz ve içinden Volga akan bir şehir. O anda ''Rusya'da kalsam, buraya yerleşsem ne yapabilirim?'' diye sordum. Tekstilde karar kıldık, başladık.

Onca yıl profesyonel yönetici olarak çalışmama karşın aslında 'sermayedar'dım. Yani sermayem gerçekten “dar”dı. Altı metrekarelik bir dükkan ile hayatımdaki kendime ait ilk işimi 2002 yılında Çuvaşistan Cumhuriyeti'nin başkentinde açıyordum.

On yıldır yaşadığım bu şehirde son beş yıldır da hem Miss Chuvashia hem de Miss Volga yarışmalarının sponsorları ve jüri üyeleri arasındayım.

- Türklerin çoğu Moskova, St. Petersburg gibi büyük şehirlerde. Siz küçük bir taşra şehrini mesken tutmuşsunuz? Neden? Çeboksarı'da olmanın kolaylıkları, zorlukları neler?

Dediğim gibi Rusya maceram aslında Moskova ile başladı ancak bir süre sonra, Moskova'nın özellikle benim beklentilerim dahilinde, çalışmak için değil de eğlenmek için ideal bir şehir olduğuna karar verdim. Aynı şey zamanında New York'ta da olmuş  ve bunun üzerine Türkiye'ye dönmüştüm, ama bu kez Rusya gerçekten de hoşuma gittiği için başka seçenekleri değerlendirmeye başladım. 

Beş yüz bin nüfuslu, içinden donmadığı zamanlarda Volga Nehri'nin (İdil) aktığı, kısa yaz günlerinde Antalya'yı hiç de aratmayan plajları ve sakinliği ile şansımı Çeboksarı'da denemeye karar verdim.  Burada yaşamanın aslında “özel” bir zorluğu  yok diyebilirim. Kışların uzun sürmesi ve gri bulutlarla da ortaya çıkan depresif bir ortam dışında beni rahatsız eden fazla bir şey yok. 

Ancak bölgenin uzun vadede bir gelecek vaat ettiğini pek düşünmüyorum. Neredeyse bütün sanayi tesisleri kapanıyor ve yerlerine AVM'ler açılıyor. Şehirde üretilen bir değer olmayınca, her şey dışarıdan getiriliyor ve kâr da sürekli bölge dışına büyük şehirlere hatta yurtdışına akıyor. Eğer planlı yatırımlar ve sermaye üretim için gelmezse bu filmin sonunun ne olacağını bilmek için kahin olmaya gerek yok. 

-  Puşkin çevirisi yapmak nereden aklınıza geldi? İlk tepkiler nasıldı? Sonuç sizi tatmin etti mi?

İsterseniz ona 'Puşkin çevirisi yapmak' demeyelim. Belki bir yazıyı sözlük yardımıyla Rusça'dan Türkçe'ye çevirebilirim ama Puşkin'i çevirdim demek, diyebilmek benim yapabileceğim bir şey değil. Fakat bu masalı gerçekten de çok sevdiğim için olsa gerek Türkçeleştirirken ortaya çıkan sonuç, benim için de oldukça tatminkar. 

Sevgi ve yürek konularak ortaya çıkan bu denemem, umarım başkalarına cesaret verir ve Rusça eserlerin İngilizce'den Türkçe'ye çevrilip ruhlarını kaybetmesi uygulamasına bir son verilir. Bir de hep aynı insanların çevirilerindense, Rusya'da yaşayan ve iki dili de iyi kullanabilen edebiyatseverlere bir hedef göstermiş olabilirsem bundan büyük mutluluk duyarım.

- Uzun yıllardır Rusya'dasınız. Türkiye'ye dönüş planı var mı? Yoksa artık "buralı" olanlardan mısınız?

Evet sürekli ertelenen ama gittikçe de artık iyice yaklaştığını hissettiğim bir dönüş planım var. Ben hakikaten de başta İstanbul olmak üzere Türkiye'de yaşamayı çok seviyorum. Burada hala yaşamaya devam etme sebebim ise Rusya'nın koşullarından çok ülkemin durumu ile ilgili bana ulaşan verilerden. Ancak Türkiye'ye dönsem de ben artık 'buralı' olmuş durumdayım. Pazarda süt satan yaşlı kadın da, sokağımdaki çocuklar da, yan mağazalar da çalışan satıcı kızlar da, gittiğim restoranlardaki çalışanları da ve en önemlisi yıllardır burada beraberce yaşadığım arkadaşlarım, dostlarım da beni kendilerinden kabul ediyorlar. 

Ben de her 9 mayısta onlarla beraber sabah kalkıp tören alanına gidiyor, yeni yıla girerken devlet başkanının konuşmasını ve ardından da Rusya Federasyonu Ulusal Marşı'nı ayakta dostlarımla beraber dinliyorsam, Rus takımları gol atınca seviniyor, yediğinde de üzülüyorsam bence zaten 'buralı' olmuşum demektir.

- Rusya'nın size kazandırdığı hobiler var mı? Paylaşır mısınız?

Burada ilk  başlarda derslerden artan zamanlarda, sonraları işlerimi bitirince, biraz da uykumdan fedakarlık edip şehri gezmeye çıkardım. Rusya'da da en çok hoşlandığım şeylerin başında insanlarla tanışıp, onların hayatlarını dinlemek var. Semt pazarlarını geziyorum, olabildiğince eski kitap, rozet, kartpostal, resim topluyorum. Son beş senedir, artık oturan ve bana da yeten bir işim olduğundan, açıkçası bana mağazalarda çok da gerek kalmıyor. O yüzden bu zevklerime bol zaman ayırabilmenin keyfini sürüyorum!
 
- Türklerin ve Rusların benzerlik-farklılık tartışmalarının sonu gelmiyor. Sizin bu konuda tespitleriniz neler?

Türkiye'de iki kişinin ağız dalaşında  ''Sen benim kim olduğumu biliyor musun?'' sorusu yüksek bir tondan seslendirilirken, Rusya'da ise bunun karşılığı, ''Ты кто такой?' (Sen de kim oluyorsun?) şeklindedir.
Biz Türkler karşımızdakinin kim olduğuna bakmadan kendi kendimizi gaza getirip, savunmaya hiç önem vermeden ve güç dengesine de aldırmaksızın karşı tarafın gözünü korkutarak zafere ulaşacağımız inancı ile hücuma geçecek kadar duygusal insanlarızdır. 

Ruslar ise zaten kendi güçlerinin farkındadırlar ancak, karşı tarafı tanıdıktan sonra ve gerçekten de gerekli olduğuna inandıkları bir anda yapılacak saldırı için strateji belirlemek, hatta belki de sadece savunmada kalma planlarını yapacak kadar soğukkanlıdırlar.

Muhtemelen ülkelerin iklimleri ile de ilgili olan farklı davranış tipleri, yeni ilişkiler kurulması sırasında da ayrışır. Bizler, pek fazla yanlış anlaşılma kaygısı duymadan rahatça sohbete hemen girebilirken, Rusların bu konuda votkadan ciddi şekilde yardım bekledikleri söylenebilir.

Tüccar ya da köy, kasaba gibi küçük yerleşim birimlerinde yaşayan Ruslar ve Türkler birbirlerine en çok benzeyen kesimlerdir. Bir Rus tüccar ile Türk tüccar ilişkilerini, birbirlerini en çok anlayabilecekleri şekilde para ortak dili üzerine kurmuş olduklarından, karşılıklı çıkarlarının sürmesi durumunda ilişkileri de uzun süreli olabilir.  

Anadolu'da bir köye yolunuz düştüğünde ve bir şeye ihtiyacınız olduğunda göreceğiniz yardımseverlik ve misafirperverliğin aynısını Rusya'nın büyük şehirlerine uzak yerleşim birimlerinde de göreceğinizi bizzat yaşamış biri olarak garanti bile edebilirim. 

Türkiye'ye gelip de bir kaç ay sonra Türkçe konuşmaya başlayan Rusları görmek artık hiç şaşırtıcı değil. Bu olayı bu kadar sıradanlaştıran şey ise, bence iki toplumun birbirlerine çok benziyor olmaları. Karşı tarafı yargılamadan olduğu gibi kabul edip saygı duyarlarsa, iki toplum uzun yıllar dostluk içinde yaşayabilirler umudunu taşıyorum.

13.4.2013
 

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Hayatınız ve işiniz için 2023'e kıyasla genel 2024 beklentiniz nedir?
©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама