YORUM/ 7 aylık krizin hepimizin kafasına çaktığı "tek cümlelik" en önemli ders
TürkRus.Com'un görüşü: Türkiye-Rusya ilişkilerinde kriz iki taraf için de “telafisi çok ağır” bir aşamaya doğru hızla ilerlemeye başlayınca, çoğumuzun umudu çoktan kestiği aklıselim sonunda hakim oldu ve duvara çarpmadan önce frene basıldı.
Erdoğan’ın “Özür dilemeyiz” diye ısrar ettikten sonra Rusya’yı tatmin edecek bir adım atmasının da, Moskova’nın Erdoğan’ı hedef alan ve arşivlerde hala mürekkebi kurumayan suçlamalarının da üstün hızla sünger çekilip “yeni sayfa” açılmasının sebebi, iki ülkenin birbiri için” vazgeçilemez önemde” olmasıdır.
Uluslararası ilişkilerde dostluk-düşmanlık olmaz. Masada halledilemeyecek mesele olmaz. Düne takılıp yarını kaybetmek olmaz. Devletler arasında, “karşılıklı-dengeli çıkar” temelinde sıkılmayacak el olmaz. Beğenelim ya da beğenmeyelim; etik bulalım ya da bulmayalım, reel politik budur.
Rusya ile girilen krizin bedelini Türkiye turizmden inşaata, pek çok sektörde ağır kayıplarla ve ekonomik krizin tehlike çanlarını duyarak ödemeye başlamıştı. Uluslararası yalnızlık açmazında, Rusya’yı da kayıp hanesine yazmanın “dayanılmaz ağırlığını” hissediyordu.
Rusya, bugüne kadar Türkiye ile yakınlaşmasından en çok rahatsız olanların Karadeniz’de dengeleri değiştirme hamlelerine maruz kalmaya başlamıştı. Batı ile ilişkilerin kopma noktasına geldiği dönemde Türkiye’yi de karşısına almanın jeopolitik anlamda maliyeti yüksek olabilirdi. Ayrıca kriz döneminde Rusya’nın milli otomotiv sanayinden sıradan vatandaşın tatiline ve sofrasına gelen sebze-meyveye kadar Türkiye’ye küçümsenemeyecek bir ölçüde bağlı olan sektörlerde zorluklar, alternatifsizlik, maliyet artışı inkar edilemez boyuta geliyordu.
Üstüne üstlük, iki tarafta da “iktidar yanlısı medya propagandaları” artık güneşi balçıkla sıvamaya yetmiyordu. Hatta bu propagandaların “kof”luğu, müptezelliği yer yer “trajikomik” hal almaya başlamıştı.
İki tarafta da liderler, her ne kadar “geri adım atmayacak kadar karizmasına düşkün” imajı verseler de, karşılıklı adımlarla buzları erittiler ve pragmatik bir yol buldular. Ancak bu adımların “duygusal nedenlerle” değil, belli beklentiler ya da verilmiş sözlerle atılmış olduğunu, muhtemelen zamanla kamuoyu anlayacak.
Yedi aylık yıkım döneminin ardından şimdi “hasarın onarımı” dönemi başlıyor. Zorlu ve sıkıntılı bir dönem olacak. Muhtemelen dün aşırı iyimserlikle manşetlere yansıdığı kadar kolay olmayacak. Suriye dahil, “ilişkilerin mayınları” temizlenmeden rahat yüzü göremeyeceğiz.
Ama en kritik eşik aşıldı. “Birinden biri gitmeden artık aynı masaya oturmazlar” denilen iki lider el sıkışmaya, görüşmeye ve sorunları aşmaya karar verdi. “Dün dündür, bugün bugün” dendi.
Bundan sonra ilk aşamada ilişkilerin yönünü belirleyecek olan ikili konulardan önce, Suriye krizindeki politikaların olabildiğince yakınlaşmasıdır. Uluslararası terörizme karşı mücadele bunu kaçınılmaz kılmaktadır. Çünkü Türkiye, “kendisinde olduğu kuşkulu demokrasiyi komşusunda arama ısrarı” ile “kendi vatandaşlarının canını teröre karşı koruma” arasında seçim yapacak noktaya sürüklenmiştir.
7 aylık krizin hepimize verdiği paha biçilmez ders, “iki ülkenin de birbiri için vazgeçilmez olduğu” gerçeğidir. Hem ikili ticari-ekonomik ilişkilerde, hem jeopolitik dengelerde, hem teröre karşı mücadelede.
"Keyfiyet" araba ise, "mecburiyet" arabanın önüne koşulmuş attır.
TürkRus.Com
30.6.2016
Реклама