Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
GÜNDEM

Erdoğan'dan Suriye ve Libya eleştirileri: "Rusya suni solunum yapıyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rusya’nın kendi halkına düşman bir rejime toprak kazandırma çabası suni solunumla onun ömrünü uzatma gayretinden başka bir şey değildir. Bir süre sonra suni solunum da işe yaramayacak, rejim tümüyle bir celsede inşallah cesede dönüşecektir” dedi. Erdoğan Rusya ile ilişkiler konusunda da, "Şimdi ben 3-4 gün önce Sayın Putin ile görüştüm. Gayet güzel bir görüşme oldu. Ertesi gün baktık bir açıklama; o açıklamada da Türkiye’ye ciddi manada suçlamalar yapıyorlar. Biz Sayın Putin ile yaptığımız görüşmede aramızda böyle bir şey geçmedi. Size ne oluyor? Demek ki tepe başka, alt başka." dedi. Erdoğan ABD'nin Suriye ile ilgili tutumunu da "samimiyetsiz" olarak niteledi. 

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pakistan ziyaretinin ardından Türkiye'ye dönerken uçakta gazetecilere gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Erdoğan, James Jeffrey'nin burada 'şehidimiz' demesi bizim için inandırıcı şeyler değil. Jeffrey’nin hakkımızı teslim etmesinden öte, Sayın Trump'ın hakkımızı teslim etmesi çok önemli. Sayın Trump da eğer bizim hakkımızı teslim edecekse onun bir anlamı olur" ifadelerini kullandı.

Öte yandan, Erdoğan futbol camiasındaki tartışmalara da değinirken, Türkiye Futbol Federasyonu'nun taraflı davrandığına ihtimal vermediğini belirtti. Erdoğan,  ''Herhangi bir Bakanımız hakkında filanca kulübü şöyle destekliyor, bir kulübe şöyle tavrı var gibi yaklaşımları kabullenmemiz mümkün değil'' dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları şu şekilde:

"Grup toplantısında İdlib’den bahsederken rejim güçleri ile ilgili “Şubat ayı sonuna kadar eğer gözlem noktalarının gerisine çekilmezlerse o zaman biz her yerde rejim güçlerini vuracağız. Gerekirse Soçi mutabakatına bağlı kalmadan bunu yapacağız” dediniz. Eğer şubat ayı sonu geldiğinde rejim güçleri hedeflenen noktaya çekilmezse o zaman nasıl adımlar atılacak? Tüm Suriye mi bu anlamda hedeflenecek? Mutabakata bağlı kalmayan radikal güçler dahi hedef olacak mı?
Şunu çok açık, samimi konuşmamız lazım; bizim elimizde kapı gibi bir Adana Mutabakatı var. Biz oraya Adana Mutabakatı çerçevesinde gittik. Hani “Siz oraya nasıl gidiyorsunuz, burası Suriye’nin topraklarıdır” gibi yaklaşım gösterenlere bu bir cevaptır. Bu işin birinci boyutu. Girdik. Girdikten sonra orada bir düzenleme yapıldı. Neydi bu düzenleme? Gözlem noktaları kuruldu. Burada Soçi mutabakatının teminatı var. Hele hele Soçi mutabakatının 2. ve 3. maddeleri… Ki 2. madde burada çok çok önemli. İşte biz bu adımları 2. ve 3. maddelere dayalı olarak attık.

"1 milyon İdlib halkını kabul etme durumumuz maalesef yok"

Rejim güçlerinin bizim bu gözlem noktalarını kuşatmaya başladığını görüyoruz. Onların kuşatması karşısında sessiz kalmamız mümkün değil. Onlara karşı da biz gereğini yapıyoruz. Son dönemde özellikle İdlib’deki çatışmalar ciddi manada kendisini göstermeye başladı. İşte bugün de yine Halep’in batı tarafında bir helikopter düşürüldü. Bunlar tabi rejimi rahatsız ettiği gibi Rusya’yı da rahatsız ediyor. Bunun dışında yine ciddi bir zayiat verdiler. Fakat aslolan şey, 1 milyona yakın İdlib halkının bugün bizim sınırlarımıza doğru hareket halinde olması. Biz zaten 3,5-4 milyon insana ev sahipliği yapıyoruz. Bu 1 milyonu da kabul etme durumumuz maalesef yok. Öyleyse ne yapmamız lazım? Biz dedik ki; sınırımızdan 30-32 km. içeride sınır boyunca briket barınaklar yapalım. Şu anda yoğun bir şekilde orada barakalar yapılıyor. Hatta ben bunu Merkel’e de açtım. “25 milyon avro gönderirseniz bunun bir kısmını da siz üstlenmiş olursunuz. Zaten büyük bir kısmını biz üstleneceğiz. Ama bu arada siz Fransa, İngiltere gibi diğer dostlara da söylerseniz, bir destek gelirse biz yoğun bir şekilde bu barakaları daha insani hale getiririz.” dedim. Şu anda 25 milyon avroyu Kızılhaç vasıtasıyla Kızılayımıza gönderiyorlar. Biz onları beklemeden bu briket barakaları yapmaya başladık.

Şu an itibarıyla sadece onlardan söz geldi. Ama daha henüz elimize geçmiş değil. Kızılhaç vasıtasıyla Kızılay'a ulaştırdıklarına dair bir haber geldi. Fakat olsa da olmasa evelallah bunun altından kalkarız.

Asıl önemli olan şey, sürekli “oradaki teröristler” diye dile getiriliyor. Tamam da bu teröristler kim? Bunlar bir PYD, bir YPG değil. Bunlar tam aksine Suriye’nin kendi insanları ve Suriye’nin yerleşik halkı. Bu insanlar kendi topraklarını kendi evlerini korumanın mücadelesini veriyor. Bunların içerisinde teröristler varsa, nasıl PYD/YPG’ye karşı bu mücadeleyi veriyorsak, o teröristlere karşı da bu mücadeleyi verelim. Ama orada sivil halk uçaklarla, helikopterlerle bombalanıyor. Bunlara karşı en ufak bir ses yok. Tutturdukları bir şey var “Hmeymim, Hmeymim…” Burayı bombaladılar ve gerekçeleri yine aynı. Gerek Adana gerek Soçi mutabakatları gereği burada kardeşlerimizin yanında yer alırken bir yandan sınırlarımıza göç var. Briket barınakları o göçü engellemek için yapıyoruz.

Gelişmeler nedeniyle Libya meselesi kamuoyunun dikkatinden uzaklaştı. Ama orada da önemli gelişmeler oluyor. BM Güvenlik Konseyi ateşkes çağrısı yaptı ama bazı ülkeler Hafter güçlerine onlarca uçak dolusu askeri yardım göndermeye devam ediyor. Batı medyası bir süredir Libya’da Hafter güçlerinin Trablus’a yönelik bir saldırı başlatacağına dair haberler yazıyor. Böyle bir harekat olması durumunda Türkiye’nin meşru yönetime sahadaki desteği ne olacak?
Tabii kamuoyunun dikkati buradan uzaklaşsa da biz Sayın Serrac ile bir anlaşma yaptık. Bu bir askeri eğitim güvenlik anlaşmasıdır. Bu anlaşmamızın gereği olarak da biz oradaki meşru hükümetin yanında olacağımızı yazılı kayda girmiş durumdayız. Şu anda burada bizim eğitici, öğretici ve yönetici bir kadromuz var. Hafter’in tarafında 2 bin 500 civarında Rusya’nın Wagner’i var. Wagner’in Rusya Savunma Bakanı Şoygu ve diğerleriyle toplantı halinde fotoğrafı var.

(Wagner ve Rus devlet heyetinin toplantı fotoğrafı) Öndeki Hafter. Şu daire içinde olan Sayın Putin’in çok samimi adamıdır. Bu adam Wagner'in başıdır. Yöneten budur. Şuradaki de Rusya Savunma Bakanı Şoygu'dur. Hemen onun yanında da Rusya Genelkurmay Başkanı Gerasimov’u görüyorsunuz. Bunlar şu anda Rusya’nın en üst düzey askeri noktadaki güvenlik kadrosudur. Şu anda Wagner'i de orada bunlar yönetiyor. Bunlarla iş yürüyor. Hala kalkıp diyorlar ki bizim orayla bu noktada ilişkimiz yok. Şu anda bizzat Rusya en üst düzeyde oradaki bu savaşı yönetiyor. Bir de Sudan’dan 5 bin civarında savaşçı var. Çad’dan gelenler var. Derken nereden bakarsanız bakın 10 bini aşkın şu anda dışarıdan gelmiş asker var.

Sayın Serrac ile yaptığımız bu eğitim ve güvenlik anlaşmasının gereğini sonuna kadar yerine getirmeye devam edeceğiz. Hafter’in yanında olanlar belli. Mısır, Abu Dabi yönetimi, aynı şekilde Suud ve Fransa Hafter’in yanında. Fransa daha yeni Hafter’i davet etti. Berlin Konferansı’na gittik. Berlin Konferansında adam toplantıya katılmadı, otelde bekledi. Moskova’da da aynı şeyi yaptı, kaçtı. Bizim heyetimiz oradayken o toplantının bitimini beklemeden oradan ayrıldı. Bütün bunlara rağmen Batı hala bu adama destek veriyor. Silah, mühimmat ve para desteği veriliyor. Biz barışın tesisinden yana olduğumuzu zaten ortaya koyduk. Ama şunun bilinmesini istiyoruz; Akdeniz’deki bu hak ve menfaatler konusunda, gerek Türkiye’nin gerek Libya’nın hakkını hukukunu koruma noktasında mücadelemizi sonuna kadar inşallah sürdüreceğiz. Zaman zaman bazı imkanlar elde ettiler ama Serrac’dan yana olan ekipler orada onları derdest ettiler.

"Jeffrey'nin 'şehidimiz' demesi inandırıcı değil"
James Jeffrey’nin açıklamaları vardı; “şehidimiz” dedi. Biz bu meseleye nasıl bakıyoruz. Amerika’yı Suriye’de rejimi etkisiz hale getirecek bir opsiyon olarak mı görüyoruz yoksa PKK’ya destek veren bir Amerika yine bize bir numara mı çeviriyor? Nasıl görüyorsunuz Amerika’nın yaklaşımını?
 
İfade ettiğiniz bu endişeler aynı şekilde biz de taşıyoruz. Yani bunlar bize güven vermiyor. Bir bakıyorsunuz farklı… Başka bir gün yaptıkları açıklamalara bakıyorsunuz daha farklı. Bundan dolayı da bunların hangisine nasıl inanacağız! Şimdi ben 3-4 gün önce Sayın Putin ile görüştüm. Gayet güzel bir görüşme oldu. Ertesi gün baktık bir açıklama; o açıklamada da Türkiye’ye ciddi manada suçlamalar yapıyorlar. Biz Sayın Putin ile yaptığımız görüşmede aramızda böyle bir şey geçmedi. Size ne oluyor? Demek ki tepe başka, alt başka.

James Jeffrey ile ilgili olarak burada “şehidimiz” demesi bizim için inandırıcı şeyler değil. İnandırıcı olmadığı gibi, güya bizim hakkımızı teslim ediyor. Tamam da Jeffrey’nin hakkımızı teslim etmesinden öte, burada bizim Sayın Trump’ın hakkımızı teslim etmesi çok önemli. Yani Sayın Trump da eğer bizim hakkımızı teslim edecekse, bu konuda hakikaten kararlı bir duruş ortaya koyacaksa, onun bir anlamı olur. Bunun tabi bir de görüşmenin ardından yapılan basın açıklamasında özellikle uluslararası medyaya girmesi büyük önem taşıyor. Eğer bu sağlanırsa o zaman deriz ki bu işin kıymeti harbiyesi var.

Doğu Akdeniz gündemin alt sıralarına düştü ama bu konuda sondaj ve arama faaliyetlerinde son durum nedir? Bundan sonra nasıl adımlar atılacak?
 
Bu konuda aslında bizim tutumumuz belli. Orada bir değişiklik söz konusu değil. Bunun da en önemli göstergesi yaptığımız anlaşmadır. Şu anda iki sondaj gemimiz varken tuttuk bir de üçüncü bir sondaj gemisi daha aldık. Şimdi bizim 3 sondaj gemimiz iki de sismik araştırma gemimiz var. Diyoruz ki “biz kendi sondaj gemilerimizle kendi sismik araştırma gemilerimizle burada yoğun bir çalışmanın içerisine girelim.” Hatta gerekirse yanımıza uluslararası camiadan da birilerinin gelmesine karar verirsek, yanımıza şirket almak mümkün. Bunları Serrac ile de görüştük. Tabi bu işler kolay işler değil, maliyeti çok çok yüksek işler. Bir sondaj, iki sondaj, üç sondaj… Çıkmaz, çıkmaz, çıkmaz; ondan sonra bir tanesinde de çıktığı andan itibaren de “tamam” dersin. Mesela bizim Karadeniz’de araştırmalar yaptılar ve yaptıkları araştırmalarda 200 milyon doları aşkın yatırım yaptılar ama netice alamadılar. Anlaşmamıza göre biz onlara para vermeyeceğiz, onlar çıkartırlarsa yarı yarıya bölüşecektik. Çıkartamadılar, biz de onları uğurladık. Bu sadece kuru bir petrol arama olayı değildir. Bu olayın asıl önemli olan yanı, siz siyasi olarak da orada varsınız, askeri olarak da varsınız. Siz bu bölgede adeta burayı kontrol eden bir ülke konumundasınız. Bu bakımdan çok önemli.

Bundan sonraki süreçte de aynen buradaki durumu koruyacağız. Biz zaten Akdeniz’de en uzun kıyı kenarı çizgisine sahip olan ülkeyiz. Gazi, “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” diyor. Burada bir mana var. Bunun üzerinde durmak lazım.

ABD’nin sahadaki politikalarından kaynaklanan durumu da düzeltmesi halinde işimiz daha da kolay olacaktır. Fakat tabi ilginç olan şu; Hafter’i davet ediyorlar. Bu adam, Libya’yı 11 kez bombalayan adam değil mi?

Şimdi de Macron çağırıyor Hafter’i. Hafter de güle oynaya oraya gidiyor. Yani bunları anlamak mümkün değil. Bunları hakikaten hem halkımıza hem dünyaya anlatmamız lazım." 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı Yeni Üye Çalışmaları Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmada da Suriye’deki gelişmelere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Suriye topraklarını işgal ve ilhak gibi bir niyetinin asla söz konusu olmadığını yineledi.

“Suriye topraklarının neredeyse üçte birlik bölümü PKK terör örgütünün ve onu destekleyen ne yazık ki Amerika’nın işgali altındadır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Aynı şekilde Suriye topraklarında Rusya’sından İran’ına, kimi Avrupa ve Körfez ülkelerine kadar pek çok devlet faaliyet yürütüyor. Daha önemlisi, Suriye’de halkın en azından büyük bölümünün desteğine sahip muhatap alınacak meşru bir yönetim de bulunmuyor. Şu anda Suriye’de halk Türkiye, Türkiye, Türkiye diyor. Ve Suriye’de halk ellerinde Türkiye bayrağıyla sokaklarda dolaşıyor. Suriye’de rejim diye karşımıza çıkartılan yapı; halkıyla kavgalı, birtakım devletlerin desteğiyle suni olarak hayata tutulan siyasi bir mevtadır. Türkiye’nin Suriye’deki varlığına itiraz edenlerin önce şu sorulara cevap vermesi lazımdır: PKK terör örgütü ve onu destekleyen Amerika dururken niçin 4 milyona yakın Suriyeliye kendi topraklarında bundan çok daha fazlasına da Suriye içinde insani destek veren Türkiye hedef alınıyor? Ülkemizin güneyindeki şehirleri terör örgütünün saldırısı altındayken sesleri çıkmayanlar, Türkiye tüm sınır hattı boyunca güvenli bölge oluşturmaya kalkınca niçin birdenbire Suriye sevdalısı kesildiler?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib’den sadece şu anda 4 milyona yakın insanın Türkiye’ye gelme arzusunda olduğunu belirterek İdlib’de bir güvenli bölge oluşturduklarını, briket barınaklar için yoğun çalışmalar yapıldığını söyledi.

Suriye rejiminin kendi halkını kadın, çocuk demeden uçaklarla, helikopterlerle, tanklarla, toplarla bombalayarak, gözü dönmüş katil sürüleriyle katlederek ilerlediğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin bu insanların hayatlarını kurtarma çabasına niçin bu derece karşı çıkılıyor? Türkiye’nin Suriye’de davetsiz misafir olduğunu öne sürenler, acaba kendilerinin dünyanın dört bir yanında davetsiz şekilde yürüttükleri faaliyetleri aynı şekilde tarif edebilecekler mi?” sorularını yöneltti.

Türkiye’nin Adana Mutabakat’ıyla Suriye’ye âdeta davetli olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buradan bir kez daha Suriye’deki zulmü durdurma, sınırlarımızın ve kardeşlerimizin güvenliğini sağlama kararlılığımızı tekrarlıyorum. Rejim güçleri Soçi Muhtırası’nın sınırlarına çekilene kadar İdlib’deki sorun çözülmeyecektir. İdlib’deki sorun çözülmedikçe de ne buradan sınırlarımıza yönelen yeni kitlelerin ne de ülkemizdeki Suriyelilerin evlerine dönüşü mümkün olmayacaktır. Dikkat ediniz, rejimin saldırıya geçtiği her yerde insanlar diğer bölgelere değil Türkiye’ye yöneliyor, çünkü güven bölgesi burası” diye konuştu.

"Rusya suni solunum yapıyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rusya’nın kendi halkına düşman bir rejime toprak kazandırma çabası suni solunumla onun ömrünü uzatma gayretinden başka bir şey değildir. Bir süre sonra suni solunum da işe yaramayacak, rejim tümüyle bir celsede inşallah cesede dönüşecektir” dedi.

“Suriye’yi kendi siyasi ve askerî hesaplarının bilek güreşi alanına çevirmeye çalışanların umurunda olmayabilir, ama bu topraklarda yiten her can bizim yüreğimizi yakıyor” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü bu insanlar bizim hem tarihî hem coğrafi hem dinî olarak kardeşimizdir. Kardeşlerimizi zalimlerin insafına ve zulmüne terk etmeyecek, sınırlarımızda terör örgütlerinin ve meşruiyetini yitirmiş rejimin tehdidi ile inşallah onların yaşamına terk etmeyeceğiz. Biz bu yolda gerekirse ölmeyi göze aldık. Varsa aynı fedakârlığı göze alan hodri meydan diyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

İdlib’deki çözümün, rejimin saldırganlığının bir an önce durdurulması ve daha önce varılan anlaşmalardaki sınırlara çekilmesinden geçtiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aksi takdirde Şubat ayı bitmeden biz bu işi yapacağız. Bunu dostlarımızın desteğiyle gerçekleştirebilirsek memnuniyet duyarız, yok bu işi zor yoldan yapmamız gerekiyorsa biz ona da varız. İşte bu kadar açık ve net ifade ediyorum; Suriye’yi terör örgütlerinden ve rejimin zulmünden temizlemeden bize huzurla uyumak haramdır” açıklamasında bulundu.

Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
İLGİLİ HABERLER
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
Türkrus reklam
Реклама
ANKET
Hayatınız ve işiniz için 2023'e kıyasla genel 2024 beklentiniz nedir?
©Copyright Turkrus.com - All Rights Reserved
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама
Türkiye-Rusya haber sitesi
Реклама